top of page

Ben Eylem Şafak Aydın Yetiş …Öldürüldüm!

  • kayadonedk
  • 8 Ağu
  • 5 dakikada okunur
Eylem Şafak AYDIN YETİŞ
Eylem Şafak AYDIN YETİŞ

 6 Şubat 2023

Sabah 04.25 de telefonum çaldı.

Arayan damadım Tuluy Yetiş.

-Maraş merkezli gücü çok yüksek bir deprem oldu ağabi.

-Hatay’ı etkiler mi dersin?

-Etkilemez mi çok yakın?

Telefonu kapattım, kızımın numarasını çevirdim, ulaşılamıyor, bir… bir daha… bir daha...bir daha…bedenim artık benim değil.  TV açtım… Yalnızca alt yazı var. Daha dün gece konuşmuştum saat 22.30 sıralarıydı “Seni çok sevdiğimi biliyorsun değil mi canım babacığım” demişti… ahhh!

Giyindim, attım kendimi sokağa… Yollara düştüm…İstanbul soğuk…Havada ölüm çığlığı var.

Bir yandan sürekli haber bakınıyorum ‘Depremin şiddeti yüksek diyor’ her paylaşım… Ölüm topraklarımıza yağıyor sanki. İki dostla yollardayım…Elimde sürekli telefon…Defalarca çocuğumu arıyorum….Yok…yok…yok.

Yüreğim donuyor… Canım ağlıyor. Haberlere baktıkça ölüyoruz… Birer birer ve hep beraber.

Hava kış….Yollarda binlerce araç…. Bir çaresiz ağıdın içine yol alıyoruz hep beraber… Aksaray yakınlarında araç konvoyu duruyor… Kaza olmuş yol kapalı… Bekliyoruz… Sabrım tükeniyor… Geri dönmeliyiz…. Uçak bulmalıyım…Ankara’dan ne Hatay’a ne Adana’ya uçak yok.. 7 Şubat için saat 12.00'de Sabiha Gökçen’den bir uçak buluyorum..


7 Şubat 2023

Sabahın alacasında giriyorum Sabiha Gökçen’e erken uçak arıyorum yok… Ne Adana, ne Antep, ne Maraş. Haberlerde ‘Hatay havalimanı kullanılamaz halde’ deniyor.

Havaalanında binlerce insan ağlaşıyor, öfkelerini bağıranlar var… Susup kendinden geçenler… Ülkem acıları kuşanıyor. Saat 12 uçağı 1 saat erteleniyor… Sonra 1 saat daha…

-Cumhurbaşkanı deprem bölgesine gidiyor bu yüzden efendim… diyor görevli.

-İyi de o Ankara’da biz buradayız ne ilgisi var?

Yanıt yok… Bekleşen insanlık ağlamaklı-kızgın-kırgın.

12'deki uçak 14.20 da kalkıyor.

Uçakta hıçkırıklar, ağıtlar… Çocuk sesleri. Adana’ya iniyoruz. Cumhurbaşkanı uçağı orda çevresinde koruma ordusu, alanda koruma ordusu, üstümüzü aramaya kalkıyorlar, tepki isyana dönüşecek, anlayıp geri adım atıyorlar. Gökyüzünde ölüm çığlıkları var. Arkadaşlarım karşılıyor. Aracın deposunu doldurup alabildiği kadar bidonlarla benzin-su-yiyecekle dolduruyoruz. Şehrin hemen çıkışında trafik başlıyor. Yollarda yardım tırları-kepçeler-iş makinaları-insanlık sel olmuş, Hatay ve İskenderun’a doğru akıyor. İskenderun kavşağından geçerken ambulans sesleri inliyor.

4.5 saat sonra Belen yaylasına vardık. Yıkılmış evlerin altında-üstünde insanlar ellerinde fenerler çığlık çığlığa...

Ölümün içinde yol alıyoruz… insan-hayvan-doğa kan içinde.

Polis durduruyor araçları… Neredeyse meydan kavgası çıkacak. Bağırıyorum avazım çıktığınca tanıyor, susuyorlar.

Belen’in bitirince Amik ovası. Karanlık…karanlık…karanlık… Gökyüzünde yangın dumanları… Ölüm yağıyor… Yollar iş makinalarıyla vinçlerle dolu…

Burada ne ASKER var ne POLİS ne AFAD ne KIZILAY ne DEVLET… YOK….YOK…YOK...

Telefonlar çalışmıyor.

Operatörler kime hizmet ediyor, sosyal medya ortamları yavaşlatılmış ‘bant daraltması’ deniyor… Bu düşmanlık değilse nedir?

Elimizde kızımın kaldığı evin adresi var… Damadım benden önce enkazın başında… Kızımın annesini çıkarmışlar….Omuzu kırık… Yaralı ama yaşıyor…Adana sonrası tam 6.30 saat sonra enkazın başına ulaşıyorum.

Tutamıyorum yüreğimi saatlerce kızımın adını bağırarak enkaz çevresinde, üstünde içine girerek bağırıyorum… KIZIM BEN GELDİM… yok… yok... yokkkk.

-İçerden ses alıyoruz ağabi yaşıyor Eylem.

Telefon çeken bir yerden yardım çığlığımı bağırıyorum.

Sosyal medyadan adres yazıyorum. Enkazın başında hayatımda yüzünü ilk kez gördüğüm insanlarla kucaklaşıyorum. On kişiyken elli oluyoruz. Yardıma koşan İstanbul Büyükşehir belediyesi oluyor. Maltepe Belediyesi arama-kurtarma ekibini bize bırakıp onlar başka enkazlara koşuyor….DEVLET YOK.

İş makineleri gerek, bir kepçe geliyor…. Oysa bize vinç gerek hem de 80’lik… yok….yokkk.

Sesimi duyan vekiller geliyor… Valiyi arıyorum yok… Belediye başkanını arıyorum yok.


8 Şubat 2023

Gün ışıyor… Artık ölümün içinde akıyor zaman… Kuşlar bile ağlıyor…Ambulans sesleri çığlık gibi… Gazeteci dostlar geliyor. Onların aracılığı ile hem tüm ülkeme hem tüm dünya insanlığına kızımın ve Hatay’ın durumunu anlatıyorum. İsmail Saymaz ve Murat Ağırel kardeşlerim gerçek gazeteciliğin en önemli örneğini veriyorlar…. Ayrılmıyorlar yanımdan… Hatay’ın acılarını sarmak için TKP, TİP ve CHP’den oluşan ekipler enkazımızın başında yüzlerce oluyorlar.


Çaresizliğimiz derinleşiyor.

VİNÇ YOK….  Bağırıyorum… DEVLET YOK.

Madenci bir ekip geliyor… Dalıyorlar içeri. Zonguldaklı İbrahim:

-Ses geliyor ağabi… Nefes alıyor kızımız diyor.

Bütün bedenim ağlıyor.

Medya yoluyla bir kez daha yakararak yalvarırcasına bağırıyorum dünyaya, herkes duyuyor DEVLET duymuyor.

Ellerimizle dalıyoruz enkaza.

Bir kedi girip çıkıyor enkaza. 1. Kattaki 11 yaşındaki kızın kedisi.

Bir Jandarma aracı geliyor. Genç bir arkadaş iniyor, bana doğru geliyor, sarılıyor.

-Çaresizim ağabey, bize emir vermediler, içerde asker var ama kazma-kürek bile yok.

Gökyüzüne bakıyorum bulutlar ağlıyor. Bu ülke, ben ve bu insanlık böyle zulüm görmedik.

Gün geceye dönüyor. Araçların farlarıyla enkazı aydınlatıyoruz. Bir yerlerden bir vinç geliyor istediğimiz 80 ‘lik değil ama deniyoruz… Amaç çatıyı kaldırıp enkazın üstündeki yükü hafifletip bir yol edinip kızıma ulaşmak. Sabahın altısına kadar didiniyoruz. Çaresizliğim isyan oluyor.


9 Şubat 2023

Gün kapkara uyandı… Daha çok ambUlans sesleri var… Yanımızda ayakta kalmış bir binanın alt katındaki kafeden masa sandalyeler boşaltılıp bir arabaya yükleniyor… Sokağa bazı çekici araçlar dalmış sağlam arabaları yüklüyorlar. Sonra öğreniyoruz, hepsi hırsız, hepsi talancı-yağmacı. Bu ülke böyle bir ahlaksızlık görmedi.

İlerİdeki binanın avlusunda 30’a yakın siyah ceset torbası görüyorum. Birinin başında ağlaşan bir kadın… Tutamıyorum kendimi.

Kızımın nefesi olmalıyım, sesi olmalıyım, dayanmalıyım, ellerim kanıyor.

Yandaki sokağın içinde onlarca iş makinası ve vinç görüyoruz. Bazı insanlık dışı yaratıklar kiraya veriyorlar.

Yumruğumu sıkıyorum.

DEVLET YOK.

ÜÇ GÜN OLDU ÜÇ GÜN… YOKKK.

Takkeli-şalvarlı bir grup geliyor…Dua okuyacaklarmış…. Gençleri zor tutup kovuyorum.

Maltepe Belediyesi arama kurtarma ekibi yeni ve riskli bir yöntemle binanın yığıldığı yerin yanından içeri girmeye çabalıyorlar.

Madenciler gibi araçları var… Kaza kaza kızımın nefesini geldiği yere ulaşmaya çabalıyorlar. Enkazın her yanı insan dolu, elleriyle bir can arıyorlar. YOK…YOK.

Yine sabaha kadar umutla didiniyoruz. Bir ara bayıldığımı biliyorum. Kendime geldiğimde bir ateşin başındaydım.

AFAD gelmiş kentin başka alanlarına.

Buraya gelen yok.

AFAD gönüllüsü Pınar ağlayarak-gergin-öfke dolu anlatıyor… Başlarındaki yetkili acemi, despot bir emir kulu… Ses gelen yerlere bile insanların girip yardım etmesine direnen bir mahlukat.

AFAD kendisi afetlik olmuş!


10 Şubat 2023

Nihayet istediğimiz vinçe ulaşıyoruz. Bir dost, yürek ta Antep’ten yola çıkıp getirdi.

Operatör arkadaş ne yapacağına karar verip hemen işe koyuldu… Enkazın üstündeki çatı kalkacak… Yanından bir yol açılacak. Ancak bitişikte yıkılmış içinde canların olduğu başka bir bina var ona zarar vermemek için bir kuyumcu gibi çalışacak.  Olmuyor… Tüm gün uğraşıldı.. Yol alamıyoruz…  Çatıdan bir bölüm alındı… Yan binanın çökmesine neden olacağız. Orada canlar var. Durduk. Arama kurtarmacı Maltepe Belediye’sinden kardeşler enkaza daldılar… Jeneratör bulmuştuk…. Onun ışığında yol almaya çabalıyorlar. Titriyoruz hem elemden kederden ezadan hem soğuktan acıdan.


SABAH 06.12


Eylem Şafak AYDIN YETİŞ
Eylem Şafak AYDIN YETİŞ

Maltepe Belediyesi’nden kardeşim enkazın başına çağırdı beni.

Önünde siyah bir ceset torbası başucunda diğer işçi kardeşlerim. Yığıldım kaldım. Açtım torbayı sarıldım çocuğuma…

Elime bir yüzük tutuşturdular, kızımın sol elinde serçe parmağındaydı. Taktım kendi elime, aynı parmağa.

Dünyaya insana, kendine devlet diyenlere bağırdım… Sesim ilk kez çıkmaz oldu. Gözlerimden kan geldi… Sarıldım çocuğuma.

AMBULANS BULMALIYIZ, YOK! KIZILAY YOK! AFAD YOK! HASTANE YOK!

Aracımızın arka koltuğunda çocuğum yanında ona sarılmış eşi, önde biz DEVLET arıyoruz. Ölüm kağıdı almalıyız.

YOK…YOK … Kenti yıkıntıların, çığlıkların içinden iki kez turladık… YOKLAR.

Sonunda AFAD’ın kentin girişinde olduğunu öğrendik. Gittik.

Orada da ölüm kâğıdı verecek yetkili yok.

Reyhanlı yolunda dediler.

Bulduk.

İlçenin girişinde tarım alanlarında iş makinaları çalışıyor. Ambulanslar ceset torbalarıyla insan taşıyor. Tarlaya açılan çukurlara yan yana gömüyorlar.

KIZ çocuğu- Yetişkin ERKEK, yetişkin KADIN, ERKEK çocuk.

Devleti 4 savcı ile bu tarlanın başında buluyoruz. ÖLÜM KAĞIDI VERİYORLAR. Kendin yazıp dolduruyorsun imzalayıp gönderiyorlar.

Cenaze aracı YOK.  Ambulans YOK.

Dostlarıma ulaşıyorum.

Yine aracımızın arkasında kızım Adana’ya gidiyoruz. Adana Belediyesi önünde bizi bekleyen dostlar ve bir cenaze nakil aracı ve çocuğumla Muğla AKYAKA için yola çıkıyoruz.

Davacıyım evet.

Tüm sorumlulardan, vicdanını yitirmiş tüm insan dışılıktan, kendilerine devlet süsü veren tüm zevattan hem çocuğum EYLEM ŞAFAK AYDIN YETİŞ için hem de  canını yitiren tüm insanlık adına davacıyım.


Orhan AYDIN

(Kızını, Kiraz Çiçeğini 6 Şubat Depremleri'nde Kaybeden Bir Baba)


……

“Ben Eylem Şafak Aydın Yetiş... 6 Şubat günü yaşanan depremde kendine devlet süsü veren bir güruhun sorumsuzluğu yüzünden öldürüldüm.”

Yorumlar


bottom of page